Our social:

10 Nisan 2015 Cuma

Küresel çevre Sorunları

IKLIM DEĞİ­ŞİKLİĞİ
1. Küresel Isınma Nedir?
insanların çeşitli faaliyetlerine bağlı olarak oluşan sera gazlarının artması sonucunda, atmosferin yeryüzüne yakın kesimlerindeki sıcaklığın yapay olarak artması sürecine küresel ısınma denir.
Küresel ısınmaya Güneş'ten yeryüzüne gelen enerji­nin tekrar uzaya yansımasını engelleyen karbondiok­sit, metan, ozon ve kloroflorkarbon gibi sera gazlarının atmosferdeki oranının artması neden olmaktadır. Söz konusu gazlara sera gazları denmesinin nedeni, bu gazların camın seralarda güneşışınlarını içeri alıp içe­rideki ısıyı dışarı vermeme özelliğine benzer şekilde görev yapmalarındandır. Atmosferde bulunan sera gazları, Dünya'nın ortalama sıcaklığının 15 °C düzeyde kalmasını sağlayan önemli unsurlardır. Ancak insan müdahaleleri sonucunda başta karbondioksit gazı ol­mak üzere bu gazların atmosferdeki oranı ciddi boyut­lara ulaşmıştır.Küresel ısınmanın getirdiği en önemli sonuç, Dün-ya'daki iklim elemanlarının (sıcaklık, yağış, hava hare­ketleri ve nemlilik) uzun yıllar süren doğal değişiminin çok kısa bir süre içinde gerçekleşmesidir. Yapılan araştırmalar Dünya'daki iklim koşullarının son 15-20 yıl içinde çok hızlı bir şekilde değiştiğini ortaya koy­muştur. Son yüzyılın en sıcak ve en kurak yazlarının son 10 yıl içinde yaşanması, Dünya'daki deniz suyu ortalama sıcaklığının 0,1 °C ile 1 °C arasında artması, kutup bölgelerindeki buzullardan erimeler sonucu bü­yük kütlelerin koparak ayrılması gibi olaylar küresel ısınmayı kanıtlayan olaylara birer örnektir.

Küresel ısınma sonucu oluşabilecek başlıca olaylar şunlardır:
  Dünya'daki buzul alanları eriyecek ve bugünkü de­niz seviyesi 60 cm kadar yükselecektir. Böylece deniz kenarlarındaki birçok yerleşme sular altında kalacaktır. (Hollanda, Banladeş en çok etkilenecek ülkelerden bazıları)
  Sıcaklığın artması, büyük su kütlelerindeki buhar­laşmayı artıracak ve buna bağlı olarak bu bölgele­re yakın yerlerin yağış değerlerinde büyük artışlar görülecektir. Buna karşılık denizlerden uzak kara içlerindeki buharlaşmanın şiddetlenmesi kuraklığı artıracaktır.
  Hava hareketlerinin hızlanmasına bağlı olarak şid­detli kasırgaların sayısının artacaktır.
  Orman yangınlarında artışlar olacaktır.
  Sıcaklık ve yağış değerlerindeki değişmeler eko-sistemleri olumsuz etkileyecek, yeni koşullara uyum sağlayamayan canlı türleri yol olacaktır.
2. Küresel Isınmanın Etkileri
Küresel ısınmanın gelecekte yol açacağı olası felaket­lerin belirtileri şimdiden görülmeye başlamıştır. Dün-ya'nın birçok bölgesinde küresel ısınmanın nedenol-duğu sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu olayların başlı-calarışunlardır:
      Orta ve daha yukarıdaki enlemlerdeki karalara düşen yağış miktarı % 5 -10 oranında artmış buna karşılık subtropikal alanlardaki karalara düşen yağış miktarı % 3 oranında azalmıştır.
      Son 10 yılda Asya ve Afrika gibi kıtalarda, kuraklık ve sıcaklık şiddetini artırmıştır.
      Son 50 yılda Kuzey Yarım Küre'de kar örtüsünde % 10luk bir azalma olmuştur.
      Orta ve daha yukarıdaki enlemlerde göl ve nehirle­rin yıllık buzla kaplı kalma süreleri iki hafta kadar kısalmıştır. Dağ buzullarının sınırlarında zirveye doğru büyük çekilmeler olmuştur.
      Sibirya'nın batısında binlerce yıldır donmuş hâlde bulunan bataklıklar son birkaç yıldır erimeye baş­lamıştır. Bunun nedeni bölgenin ortalama sıcaklığının son 40 yıl içinde 3 °C kadar artmış olmasıdır. Bataklıkların erimesiyle ileride atmosfere bol mik­tarda metan gazı karışacak ve küresel ısınmanın artmasını hızlandıracaktır.
      El Nino kasırgasının şiddeti , süresi ve görülme sıklığıönceki 20 - 30 yıl öncesine göre artmıştır.

3. Asit Yağmurları
Çeşitli işlemlerde kullanılan fosil yakıtların yakılması havayı kirletmekte ve kükürtdioksit, azotoksit, hidro­karbon ve partikül madde yaymaktadırlar. Havada bel­li süre asılı kalabilen bu maddeler, hava akımları sıra­sında su buharı ve oksijenle tepkiye girerek sülfürük asit ve nitrik aside (kezzap) dönüşmektedir. Asitli su buharı, bulutlara katılarak onların bir parçası hâline ge­lir. Yağış için gerekli yoğunlaşma sağlandığında yağ­mur olarak yeryüzüne inerler.
Asit yüklü bulutlar, hava akımlarıyla kirliliğin kaynağın­dan çok uzak bölgelere taşınabilmekte ve buraları et-kileyebilmektedir.Asit yağmurlarına bağlı olarak ortaya çıkan başlıca sorunlar şunlardır:
       Ormanlardaki ağaçların yapraklarındaki büyümeyi ve gelişmeyi engelleyerek kurumalarına yol açar.
       Asit yağmurları; topraktan derelere, ırmaklara ve göllere taşınır. Göl sularının asitliliği ve metal tuzlarının yoğunluğu artar. Buna bağlı olarak göl ekosistemi tehlikeye girer.
       Toprağın yapısını bozarak besin zinciri yoluyla bitki ve diğer canlıların zarar görmesine neden olur.
B.  OZON SEYRELMESİ
Atmosferin stratosfer tabakası içinde yeryüzünden yaklaşık 20 km ile 50 km arasındaki yükseklikte kalan bölümde ozon gazı bulunur. Bu bölüme, ozon gazının yoğun olarak bulunması nedeniyle ozon tabakasıde­nir. Bu tabakanın en önemli işlevi, Güneş' ten gelen mor ötesi ışınların, canlılar için zararlı olan büyük bir kısmını absorbe ederek yeryüzüne ulaşmasını engel­lemesidir.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda ozon tabakasının inceldiği tesbit edilmiştir. Bunda en büyük etkenin sa­nayide kullanılan kloroflorkarbon gazlarının atmosfer­deki oranının artmasıdır. Bu gazlar, ozon gazının bile­şimini bozmakta ve zamanla tabakanın işlevini azalt­maktadır. Yine yapılan araştırmalarda ozon tabakası-nındaki moleküllerin % 1 oranında azalması, mor öte­si ışınların yeryüzüne ulaşmasını % 2 oranında artır­maktadır. Böyle bir durumun artarak devam etmesi so­nucunda cilt kanseri ve çeşitli göz hastalıkları artacak­tır. Ayrıca bu ışınların etkilerine fazla dayanamayan ta­rım ürünlerinde verim düşüşü olacaktır. Yine sularda bulunan ve balıkların besin kaynağı olan planktonların azalmasıyla su ürünleri üretiminde düşüşler görüle­cektir.
Sonuç olarak, ozon tabakasının doğal yapısının bozul­masıyla, yeryüzündeki ekolojik denge büyük oranda etkilenecektir.
C.  ORMAN TAHRİBİ
Ormanlar sağladıkları ekonomik ve ekolojik yararlar nedeniyle Dünya'nın en önemli yer üstü zenginlikleri arasında gelmektedir.Ormanların, yapacak ve yakacak maddeler elde etme bakımından ekonomik fonksiyonları olduğu gibi eko­lojik fonksiyonları da vardır. Bunlar canlılar için hayat kaynağı olan oksijeni üretme, karbondioksiti tüketme, toprak erozyonu ve selleri önleme, iklim koşullarını dü­zenleme gibi fonksiyonlardır. Ormanlar, yağış sularının toprak içine sızmasını vedolayısıyla yer altında depo­lanmasını sağlar. Böylece yağış sularının yüzeysel akı­şını engelleyerek toprak erozyonunu önlemiş olur.
Yine havadaki karbondioksiti emerek, oksijen üretmek suretiyle havayı temizler. Havanın nemini artırarak or­tamın kuraklaşmasını engeller.Ormanların bu yararlarına rağmen her geçen yıl Dün­ya üzerindeki orman alanları azalmaktadır. Yapılan araştırmalara göre Dünya'nın tüm orman varlığı 9,5 milyar hektardır. Bu miktar her geçen yıl azalmaktadır. Bu durumun başlıca nedenleri;
      Nüfus artışına bağlı olarak orman ürünlerine olan aşırı talep
      Hava kirliliğine bağlı olarak ormanların niteliğinin bozulması,
      Yükselen yaşam düzeyiyle birlikte çeşitli ihtiyaçla­ra (yol, konut, spor kompleksi, dinlenme tesisleri) yönelik binaların orman içlerine yapılması,çeşitli nedenlere bağlı olarak çıkan büyük yangın­lardır
Ormanların tahrip edilmesi sonucunda ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri toprak erozyonudur. Dünya üzerindeki birçok ülkede, erozyonla kaybolan toprak miktarı, aynı süre içinde doğal yolla oluşan toprak mik­tarından fazladır. Örneğin, Asya Kıtası'nda her yıl hek­tar başına 30 ton toprak erozyonla kaybolurken, doğal yolla oluşan toprak miktarı hektar başına ancak 1 ton kadardır. Dünya'daki toplam tarım alanlarından, yılda yaklaşık 24,5 milyar ton verimli üst yüzey toprağı eroz­yonla taşınıp yok olmaktadır. Bu durum, tarım alanları­nın verim değerini düşürdüğü gibi toprağın oluşumu­nu sağlayan mikroorganizmaları da yok ettiğinden do­ğal dengenin bozulmasına yol açmaktadır.
II.ÇEVRE   SORUNLARININ   YAYIL­MA SÜRECİ
Sanayi Devrimi'ne kadar insanın doğal çevreye yap­mış olduğu etkiler fazla değildi. Sanayi Devrimi, birçok gelişme ile birlikte, bilim ve teknolojiye dayalı yaşam­da yeni bir başlangıç olurken, diğer yandan çevre so­runlarının da başlamasına neden olmuştur. Sanayi ve teknolojinin gelişmesiyle insanlar büyük bir gücün sa­hibi olmuşlar ve bu gücüçıkarlarına göre, doğaya kar­şı da sistematik ve planlı bir şekilde kullanmışlardır. Elektrik, asfaltlı yol, beton köprüler, yeni teknoloji ile sulama, fabrika, kimyasal ilaçlar, diğer bazı günlük araçlar başlarda daha çok cazip geliyordu. Kendileriy­le birlikte getirdikleri olumlu bazı olanakların yanında, bunların çevre üzerindeki tahribatları tehlike sinyalleri­ni vermemişti ya da bu alandaki tehlikeler görülmüyor­du.Ciddi anlamda ilk kez II, Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan çevre sorunlarının başlangıçta, sanayileşmenin bir sonucu olduğu ve sadece bulundukları bölgeleri il­gilendirdiği sanılıyordu. O nedenle çevre sorunları ile ilgili çözüm ve bilinç de bölgesel ve mahalli olarak dü­şünülüyordu. Çevre sorunlarının ortaya çıktığı bölge­lerde yaşamayan insanlar bu sorunlara ilgi duymadık­ları gibi, çözümü konusunda da bir endişe duymadılar.Çevre sorunlarının ciddi anlamda sebep olduğu bazı sonuçlar, evrensel boyutlara ulaştığı anlaşıldıktan son­ra küresel anlamda bir çevre bilinci uyanmaya başlan­dı. Çevre sorunları özellikle geçen yüzyılın ikinci yarı­sından itibaren Dünya gündemini işgal eden en önem­li sorunlardan biri hâline geldi.


0 yorum:

Yorum Gönder