Doğal kaynakların Keşfi, Kullanımı ve İnsan faaliyetleri Üzerindeki Etkisi
I. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE DOĞAL KAYNAKLAR
A. TAŞLAR
Paleolitik Çağ'da insan henüz metalik madenleri tanımamış, bütün
aletlerini taştan, ağaçtan ve kemikten yapmıştır. Bu
dönemde insanlar taştan yontarak yaptığı baltaları, mızrak uçları, kesiciler, kazıyıcılar gibi çeşitli araçları kullanmışlardır. Yapılan kazılarda bu döneme ait taş aletlerin yapımında, insanların çakmak taşı ile obsidyenden yararlandıkları anlaşılmaktadır. Böylece
insanlık tarihinde madenciliğin ilk
kez taşların bulunup işlenmesiyle başladığı görülür.Nelolitik Çağ'da, insanlar taşları yontarak yaptıkları aletleri daha da geliştirmişler ve
çeşitli sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bu
gelişmeler çakmak taşı ve ob-sidyen gibi taşların değerli
olmasına ve ticaretinin yapılmasına yol
açmıştır.
B. METALİK MADENLER
Paleolitik ve Neolitik çağlarda
metali tanımayan insanlar, doğada
parlak rengiyle dikkati çeken hematit, ma-lahit ve benzeri minerallerin farkına
vararak, deneyimlerle onları boya
malzemesi olarak kullanmayıöğrenmiştir. İnsan oğlunun
metalle tanışması ise bakırın keşfiyle olmuştur. Doğada bulduğu saf bakırı yerleşmelere getiren insan oğlu önceleri
bakırı döverek biçim vermeye çalışmıştır. Zaman içinde soğuk dövülen bakırın zamanla çatladığını, kırılıp koptuğunu, ama ısıtıldığında bu yeni malzemenin daha kolay işlendiğini ve
plastik özelliğini kazandığını gözlemlemiştir.
Kalkolitik Çağ'da (M.Ö. 5000 - 3000) madenin bilinçli
olarak alet ve silah yapımında kullanılması insanın en önemli buluşlarından birisidir. Böylece insan hem yeni bir ham madde ile tanıştı hem
de bu ham maddeyi işlemek için ilk defa ısıdan yararlanmıştır. Bu çağda maden ustaları yerin derinliklere inerek maden cevherleri toplamışlardır. M.Ö 4 bin
yılın sonlarında önce gümüş ve kurşun daha sonra altın yavaş yavaş tarihteki yerini almıştır.
Bakır ve kalayın karışımı olan tuncun bulunmasıyla
(M.Ö 3000 - 1200) yeni bir dönem başlamıştır. Bu
dönem TunçÇağı olarak adlandırılır. Artık maden, galeriler açılarak
yer altından çıkarılmakta ve ocaklara yakın
uygun alanlarda ergitilmektedir. Tunçüretimi
büyük değişiklikleri de beraberinde getirmiştir.
Cevher hazırlama aletleri ile cevheri metalürjiye
hazırlamada son derece başarılı
olunan bu dönemde, döküm, tavlama, kaynak, kaplama gibi teknikler de doruk noktaya ulaşmıştır.
C. TOPRAK
Neolitik Çağ, insanın yoğun avcılık-toplayıcılıktan üretime, göçebelikten yerleşik yaşama geçtiği dönemdir. Bu çağda insan; bazı bitkileri tarıma almış, birçok hayvanın da evcilleştirilmesini gerçekleştirmiş; avcılığın yerine hayvancılık, toplayıcılığın yerine ise tarım geçmiştir, insanoğlu ilk kez bu dönemde, doğa ile ilişkisini kendi lehine çevirmeyi
başarmıştır, ilk tarımsal faaliyetler, ucu sivri deyneklerle toprağın işlenmesi
ve tohum ekilmesiyle başlamıştır. Üretimle birlikte gelen yerleşik yaşam, köylerin
ve giderek kentlerin kurulmasına yol
açmıştır. Böyle kilin pişirilmesiyle toprak kap kaçak ve çömlek
yapımı yaygınlaşmıştır. Maden Ça-ğı'nda sabanın icadıyla birlikte toprağın tarım faaliyetlerindeki önemi
daha da artmıştır. Böylece önceki dönemlere göre tarım alanları genişlemiştir. Sanayi Çağı ile birlikte traktör ve gelişmiş tarım aletlerinin icadıyla birlikte tarım alanlarıönemli bir doğal kaynak hâline gelmiştir.
D. ORMANLAR
Paleolitik Çağ'da ormanlardan avcılık ve
toplayıcılık gibi alanlarda yararlanan insan, yerleşik
hayata geçtiği Neolitik Çağ'da ormanlardan farklı amaçlar için
yararlanmıştır. Yakacak odun sağlama, sal gibi su ulaşım araçlarının yapımında ve
madenlerin ergitilmesi bu alanların başında
gelir.
ilk Çağ medeniyetlerinde tapınakların inşasında ve
deniz ticaretinin gelişmesiyle birlikte gemi yapımında
ormanlardan yararlanılmış, böylece ormanların ekonomik değeri giderek artmıştır. Daha sonraki dönemlerde matbaanın ve kâğıdın icadı bu durumu hızlandırmıştır. Günümüzde sanayileşmeyle birlikte orman ürünleri
sanayii önemli bir uğraşı alanı hâline gelmiştir. Önemli doğal kaynaklar arasında yer alan ormanlar artan Dünya nüfusuyla
birlikte hızla tükenmektedir.
E. SU VE RÜZGAR
İnsanlığın ilk dönemlerinde sudan, tarım
alanlarının sulanmasında ve basit araçlarla ulaşımda yararlanılmıştır. Orta Çağ'da su değirmeninin icadıyla sudan enerji elde etme dönemi
başlamıştır. Bu şekilde elde edilen enerji o dönemdeki
doğrama, kâğıt ve tabakhane gibi tesislerde kullanılmıştır.
1873'te su gücüyle çalışan dinamonun icadıyla elektriğin akarsudan uzak bölgelere
iletilmesi sağlanmıştır. Böylece su gücünün önemi artmıştır.
Sudan, yalnızca eneji üretimi alanında değil su ürünleri üretimde de yararlanılmaktadır. Dünya nüfusunun
artmasıyla birlikte denizlerden, akarsu ve göllerden
elde edilen su ürünleri üretimi de artmıştır. İhtiyaçlar su ürünleri üretimini ticari sektör hâline
getirmiş, kültür balıkçılığı sektörü ortaya çıkmıştır.
Günümüzde sulardan ulaşım alanında da yararlanılmaya devam edilmektedir. Dünya
ticaretinde deniz ticaretinin önemli
bir yeri vardır. Bu nedenle denizlere kıyısı olan
ve deniz ticaret filoları gelişmiş olan ülkeler için denizcilik önemli bir sektördür. Rüzgâr da enerji üretiminde insan oğlunun yararlandığı bir kaynak olmuştur. Orta Çağ'da rüzgâr gücüyle çalışan yel değirmenlerinin icadıyla tahıllar öğütülmüş ve un hâline getirilmiştir. Buhar gücü, petrol, kömür gibi enerji kaynaklarının
bulunması ve kullanılmasıyla önemini bir dönem kaybeden rüzgâr gücü, söz konusu kaynakların tükenme riskine karşı günümüzde alternatif enerji kaynakları arasında önemini
yeniden kazanmıştır. Benzer durum güneş ener jisi için de geçerlidir.
F. KÖMÜR
Sanayi Devrimi öncesinde kömür evlerin ısıtılmasında ve demirin ergitilmesinde kullanılan
bir enerji kaynağı durumundaydı. 19 yüzyıl ortalarında Sanayi Devri-mi'nin gerçekleşmesinde
kömürün önemli rolü vardır. Buhar gücüyle çalışan motorun lokomotiflerde kullanılmaya
başlaması kömürün önemini artırmıştır. Demirçe-lik fabrikalarında yüksek ısı elde etmek için kömür vaz geçilmez bir enerji kaynağıdır.
Nitekim Avrupa'daki demir çelik
sanayiinin gelişme gösterdiği bölgeler, kömür havzalarıçevresi olmuştur. Günümüzde de demir çelik fabrikalarında kömür gücünden yararlanılmaya devam edilmektedir. Elektrik üretiminde
kömür gücünden yararlanılması, kömüre olan ihtiyacı daha da artırmıştır. Bu nedenle Dünya kömür rezervleri hızla azalmaktadır.
F. PETROL
Günümüzün ekonomik değeri yüksek doğal kaynakları arasında yer alan petrolden insan çok
eski dönemlerden beri yararlanmaktadır. Dünya'da
petrolü ilk kullanan medeniyetler Sümerler,
Babiller ve Asurlular'dır. M.Ö 3000'li yıllarda bu medeniyetler heykel, köprü, tünel ve
asma bahçelerinin yapımında petrolü harç malzemesi olarak kullanmıştır. M.Ö
1700'lerde Çin'de ısıtma, 1857'de Çekoslovakya'da sokak aydıtlatması
alanlarında kullanılan petrol, benzinli motorların icadından
sonra büyük önem kazanmıştır.
Petrolün sondajla çıkarılması işlemi 19 yüzyıl ortalarında olmuştur. İlk petrol kuyusu ABD'nin Pensilvanya eyaletinde 1857 yılında açılmıştır. Günümüzde
ulaşım araçlarında, elektrik enejisi üretiminde
ve sanayide doğal gazla birlikte petrol en çok
yararlanılan doğal kaynaklardır.
G.TURİZM
Turizme konu olan doğal
kaynaklar; orman, denizler, akarsular, göller,
karstik şekiller, volkanik şekiller, dağlar ve kaplıcalardır. Bu tür kaynaklar insanların
ilgisini çekmiş ve gezip görme isteğine bağlı olarak turizm sektörünün oluşmasına
neden olmuştur.
DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMI
İnsanın yaşamını sürdürmek için doğal kaynakları kullanır ve tüketir. Doğal dengeye bağlı olarak kaynakların normal biçimde kullanılması sorunsuz ve düzenli bir çevrenin oluşmasına ve varlığını sürdürmeye yarayacaktır. İnsanlar kendi yapay çevrelerini
oluştururken kaynakları dengesizce kullanmıştır.
Kaynakların sınırsız olduğu düşünülmüştür. Doğal denge bozulmuş ya-paylaşmıştır. Bu da çevre sorunlarında artışa meydan vermiştir. Yapılan araştırmalar Dünya kaynaklarının üçte ikisi tükendiğini göstermektedir.
Özellikle ormancılık, balıkçılık, madencilik ve avlanma gibi faaliyetlerin aşırı yapılması doğal
kaynakların tükenmesine yol açmaktadır. Örneğin, bir sanayi kolu olarak, ahşap ürünleri
ve kereste için ağaç kesimi ile; her yıl milyonlarca
dekar orman arazisi yok edilmekte veya parçalanmaktadır. Aynı
zamanda, türlerin uyum sağlamış olduğu habitatlar da bu faaliyetlerle birlikte yok olmaktadır.
Madencilik faaliyetleri sonucu da doğal çevre
etkilenmektedir. Örneğin, açık işletmelerde maden kömürüçıkarımı sırasında arazi yapısının değiştirilmesiyle ekolojik denge bozulmaktadır. Kömürün yakıt
olarak kullanılması havadaki karbondioksit miktarını artırmaktadır. Bu
durum hava kirliliğine ve asit yağmurlarına yol açmaktadır. Bu nedenle gelişmişülkelerde hava kirliliğini
azaltmaya yönelik olarak kömür kullanımını sınırlandırıcıçalışmalar yapılmaktadır.
Sonuç olarak, doğal kaynakların kullanımında doğal çevredeki koşullar dikkate alınmalıdır.
I. DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINDA ETKİLİ OLAN
FAKTÖRLER
A. DOĞAL KAYNAĞIN POTANSİYELİ
İnsanların doğal kaynaklardan faydalanmasında bu
kaynakların potansiyeli önemli bir etkendir. Doğal kaynağın
potansiyelini ise rezervi ve verimliliği
belirler. Örneğin, bir madenin işletmeye açılabilmesinde, rezervinin uzun yıllar işletilebilir
olması durumunda, o maden yatağı
ekonomik değer kazanır.
B. KULLANILAN YÖNTEM VE TEKNOLOJİLER
insanlığın ilk tarihinin ilk dönemlerinden
günümüze kadar olan süreçte buluşlarla birlikte teknolojik gelişmeler
artmıştır. Bu durum birçok alanda olduğu gibi doğal kaynakların kullanımını da etkilemiştir. Örneğin, çok eski dönemlerde saban ve basit araçlarla
işlenen toprak, günümüzde traktör ve çeşitli ekipmanlarla işlenmektedir.
Doğal kaynakların kullanımında kullanılan yöntem ve teknolojiler ülkelerin
gelişmişlik düzeyine göre değişir. Gelişmişülkelerde mevcut doğal kaynaklardan en yüksek
verimi almayı amaçlayan yöntemler uygulanırken, gelişmemişülkelerde doğal kaynakların kullanımında düşük teknolojiyle düşük verim sağlanmaktadır
C. İNSANLARIN İHTİYAÇLARI
insanın beslenme, barınma ve giyinme gibi temel ihtiyaçları, doğal
kaynakların kullanımını artıran başlıca nedenlerdir. Bu ihtiyaçlar
tarihin eski dönemlerden beri farklı doğal
kaynakların kullanılmasıyla günümüzde de devam etmektedir. Örneğin,
paleolitik dönemde insanlar barınak
olarak ağaç kovuklarını ve mağaralı tercih ederken; günümüzde
demir, ahşap ve toprak gibi doğal
kaynaklar kullanılarak farklı konut tipleri yapılmaktadır.
II. DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINA ÖRNEKLER
İlk insan yerleşimleri deltalar, taşkın
ovaları, göl ve akarsu kıyıları gibi sulak alanlarda kurulmuştur.
Birçok uygarlık binlerce yıl sulak alanlarla iç içe yaşamışlar,
her yıl yenilenen verimli taşkın
ovalarında tarım ve hayvancılık yapmışlar, sazından, balığına ve kuşuna sulak alanların sağladığı olanaklarla büyük medeniyetler kurmuşlardır.
Sonraki süreçte gelişen teknoloji ile birlikte sazlıklar,
bataklıklar, taşkın ovaları ve göl alanların tarım alanı hâline getirilmeye başlanmıştır. Bu
müdahaleler sonucu mikroklima bölgelerinde
değişmeler ve bir çok canlı türünün neslinin tehlikeye düşmesi
ya da tamamen yok olması gibi telafisi mümkün olmayan sorunlar ortaya çıkmıştır.Günümüzde de
nehir kenarlarındaki taşkın ovaları önemli tarım alanlarındandır. Bu nedenle pek çok ülkede büyük nehirlerin kenarlarına
setler inşa edilerek bu alanlar yerleşmeye açılmıştır. Örneğin,
ABD'deki Mississippi Nehri'nin taşkın ovasında
1927 yılında meydana gelen sel ve taşkınlar
yerleşim alanlarında çok büyük zararlara yol açmıştır. Bu nedenle nehrin suyu kontrol altına
almak için birçok baraj ve belirlenen bir kanaldan akması için
nehir üzerine kilometrelerce setler ve pompa istasyonları inşa
edilmesine karar verilmiştir. Ancak bu uygulamalar sonuç
vermemiş ve taşkınlar devam etmiştir.
ABD'nin Oklahoma eyaletindeki Arkansan Nehri'nin taşkı ovasında
ise taşkınlardan korunmak için farklı bir yöntem izlenmiştir. Nehrin taşkın ovası boyunca bir dizi göl oluşturulmuş ve taşkın dönemlerinde
sular tarafından doldurulmak üzere bol bırakılmıştır. Bu göl alanların sportif alanlar olarak değerlendirilmiş ve
yerleşime açılmamıştır. Bu yöntem işe yaramış ve daha sonra ülke çapındaki taşkın alanlarında uygulanagelir yöntem
olmaya başlamıştır.
DOĞAL KAYNAKLARIN KULLANIMINDA ÇEVRE DUYARLILIĞI
insan yaşadığıçevreyi ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirir. Doğal çevredeki olanaklar ve doğal
kaynakların potansiyeli bu şekillendirmede önemli bir etkendir. Akarsular üzerine
yapılan barajlar ve deniz kıyılarının
doldurulmasıyla kazanılan topraklar insanların doğal çevrede
oluşturduğu değişikliklerden bazılarıdır. Bu değişmeler insanlara yarar sağlasa
da çevre duyarlılığından uzak bir yaklaşımla
yapıldığında çevre sorunlarına yol açmaktadır. Örneğin, Mısırda Nil Nehri üzerinde 1968 yılında inşa edilen Asvvan Barajı o dönem için mühendislik
harikası olarak nitelendirilmiş dev
bir yapıdır.
Bu
barajın yapılmasının başlıca nedenleri;
ﺇ Taşkınları
kontrol etmek,
ﺇ Yeni açılan
tarım alanlarının sulama ihtiyacını karşılamak,
ﺇ Tarımsal üretimi
artırmak,
ﺇ Mısır'ın
elektrik ihtiyacının önemli bölümünü karşılamak,gibi amaçlardır. Ancak baraj yapımı sonrasında oluşabilecek çevre sorunları yeterince hesaplanamadığından,
barajın inşasından sonra çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır.
Bunların başlıcalarışunlardır:
- Nil
Nehri'nin taşıdığı verimli alüvyal malzemeler baraj gölünde
biriktiğinden, Nil Vadisi çevresindeki tarım topraklarının verimi azalmış, böylece gübre talebi artmıştır.
- Tarım
alanlarındaki üretim ülke nüfusunu besleyemez duruma gelmiş ve ülke
tarım ürünleri ithal eder duruma gelmiştir.
- Nil
Nehri'nin taşıdığı besin maddeleri Akdeniz kıyılarına ulaşmadığı için bu
kıyılarda sardalya balığı üretimi azalmıştır.
- Nil
Deltası'nda alüvyon birikimi azalmış buna
karşılık tuz birikimi artmıştır.
Deltada şiddetli erozyon başlamıştır.
- Mısır'da
parazit hastalıkları artış göstermiştir.
Barajlar, coğrafi koşullar dikkate alınarak projelendirme ve kullanım
stratejileri geliştirilerek inşa edildiğinde birçok yarar sağlar.
Bu yararların başlıcalarışunlardır:
- Doğal çevre
kirliliğine neden olmayan ve yenilenebilir olan su gücünden
enerji elde etme olanağı sağlar.
- Akarsuyun
akımını kontrol edebilme ve taşkınlardan
korunma olanağı sağlar.
- Akarsuda
her mevsim sulama ve içme suyu olarak yararlanabilme olanağı sağlar.
- Sosyal,
kültürel ve sportif faaliyetlere geniş olanaklar
sağlar.
- Tatlı su
balıkçılığının gelişmesine neden olur.
DOĞAL
KAYNAKLARIN DEĞERİ
VE KULLANIMININ DEĞİŞİMİ
Doğal kaynakların değeri kullanıldıkları döneme göre değişmektedir. Örneğin, Paleolitik Çağ'da ihtiyaçlarını avcılık ve toplayıcılıkla sağlayan insan için toprağın tarımsal değeri yoktu. Ancak Neolitik Çağ'da
yerleşik hayata geçen ve tarım faaliyetlerine başlayan
insan için toprağın ve suyun değeri artmıştır. Yine, Kalkolitik Çağ'da
madenlerin keşfedilmesi ve çeşitli eşyaların yapımından kullanılması madenleri değerli kılmıştır. Günümüzde doğru geldikçe doğal kaynaklara olan talep, zaman içinde
gelişen teknolojiye ve ihtiyaçlara
bağlı olarak artmıştır. Enerji kaynakları ve
madenlerin değerinde ve kullanımında görülen değişmeler buna en güzel örneklerdir.
Örneğin, taş kömürüne olan talep artışı 19. yüzyılda demir çelik sanayiinin gelişmesiyle
başlamıştır. Bu sanayinin gelişmesi
maden kömürü kadar demir cevherinin değerinin
de artmasında etkili olmuştur. Demir cevheri, 18. yüzyıl başlarına
kadar odunların yakılmasıyla ergitiliyordu. Bu nedenle Avrupa ve ABD'deki demir çelik
sanayi işletmeleri bu dönemde ormanlık bölgelerin çevresinde kurulmuştur. Ancak ormanların aşırı
tahribatına neden olan bu durum, zamanla demir cevherinin ergitilmesinde maden kömürünün
kullanılması denemelerine yol açmıştır. Bu
denemeler sonucunda çağdaş yüksek fırın ilk olarak 1745 yılında İngiltere'de
kurulmuştur. Böylece maden kömürü demir çelik sanayii için vazgeçilmez bir enerji kaynağı olmuştur.
Ancak 20. yüzyıl başlarında petrol, elektrik ve nükleer
enerji gibi alternatif enerjilerin devreye girmesiyle kömürün
demir çelik sanayiindeki tekeli yıkılmıştır. Örneğin,
bugün Avrupa'nın bir numaralıçelik üreticisi olan İsveç'te çelik üretiminde, ülkede kömürün bulunmaması nedeniyle elektrik enerjisi kullanılmaktadır.
Ancak bu yöntem kömüre göre pahalı olmaktadır.
19 yüzyıl sonlarında içten yanmalı motorun icadıyla petrolün ekonomik değeri artmıştır. Zamanla petrol, elektrik üretiminde
de kullanılmış ve doğal gazla birlikte buhar gücünün
yerini almıştır. Ancak elektrik üretiminde kömürün kullanımı devam etmektedir. Dünya kömür üretiminin
yaklaşık % 69'u elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Maden kömürünün kullanımı, çıkarıldığı ve rezervleri bakımından zengin olan ülkelerde daha fazladır. Örneğin,
petrol çıkarılan Orta Doğu bölgesinde enerji üretiminde kömürün payı % 1,5 iken; maden kömürü yatakları bakımından
zengin olan Çin'de % 7,5'tir.
DOĞAL KAYNAK KULLANIMININ FARKLI OLMASININ
ÇEVRESEL SONUÇLARI
Doğal kaynakların kullanımlarında uygulanan yöntemler ülkelerin gelişmişlik düzeylerine göre farklı olmaktadır. Bu durumda uygulanan tekniklerin çevresel
etkileri de değişmektedir. Gelişmemiş ülkelerde imkansızlıktan kaynaklanan eski, yetersiz teknolojiyle hazırlanmış yöntemlerin
kullanılması çevresel sorunlara neden olmakta, can ve mal kayıplarına yol
açmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise bu olumsuz etkiler daha azdır.
I. DOĞAL KAYNAKLARIN
ÇEVRESEL ETKİLERİ
A. TAŞ OCAKLARININ ÇEVREYE ETKİLERİ
Çeşitli özellikteki taşların çıkarıldığı sahalar taş ocağı olarak nitelenmektedir. Bu ocaklardan çıkarılan taşlar
ticari standartlara uygun boyutlarda bloklar ve parçalar şeklinde
olabilmektedir. Bu ocaklar; blok hâlinde
taş almak için açılan ocaklar (mermer ocakları), kırma taş elde
etmek için açılan ocaklar ve yapı taşı elde etmek için açılan ocaklar şeklinde farklı tiplerde olmaktadır.
Şekli ne olursa olsun, taş ocakçılığının yeryüzünün genel
yapısı, bitki örtüsü, hava, yer altı ve yer üstü suları, gürültü, toz gibi çevre elemanları üzerinde çeşitli etkileri vardır. Ocakların açılmasıyla oluşan çukurlar ve taşların çıkarıldıktan sonra kalan artıklarının dökülmesiyle
oluşan yığınlar çevre üzerinde önemli bir görsel etki yapmaktadır. Bu çalışmalarla
aynı zamanda arazi yapısının profili değişmekte ve ortamdaki eko sistemler zarar görmektedir.
Taş ocaklarında kullanılan dinamit patlatma yöntemleri
sonucunda çevreye çok sayıda toz ve küçük parçalar savrulmakta bu da insan sağlığını
tehdit etmektedir.
Gelişmiş teknolojilerin kullanıldığı
ülkelerde taş ocaklarının zararları en az düzeye indirgenmiştir. Örneğin, dinamit patlatma yöntemi yerine
taşların kesilerek blokları hâlinde çıkarılmasıyla
patlamanın verdiği zararlar önlenmiştir.
B.
ORMANLARIN TAHRİBATININ
YOL AÇTIĞI ETKİLER
Ormanlar sağladıkları yararlar düşünüldüğünde Dünya'nın en kıymetli biyolojik hazineleridir. Karbondioksit tüketerek
oksijen üretmeleriyle oksijen ve karbon döngülerine
katkıda bulunmaları, birçok canlı türünü barındırmaları ve insanların yaşamı için gerekli olan çeşitli ihtiyaçlarını karşıladığı doğal zenginliklerdir. Yeryüzünün
yaklaşık 1/4'ü ormanlarla kaplıdır. Ancak ormanların dağılışı iklim koşullarına farklılık göstermektedir.
Dünya'daki en önemli orman zenginliğini
ekvatoral bölgedeki yağmur ormanları oluşturmaktadır. Bir zamanlar Dünyanın kara ile kaplı yüzeyinin % 14'ünü oluşturan yağmur ormanları günümüzde ancak % 6'lık bir alanı oluşturmaktadır. Bu durum hızlı bir tahribatın sonucudur. Yağmur ormanlarının tahribatının bu hızla devam etmesi durumunda, kalan yağmur
ormanlarının önümüzdeki 40 yıl içinde ortadan kalkacağı tahmin
edilmektedir. Yine uzmanların
tahminlerine göre önümüzdeki çeyrek yüzyıl boyunca, yağmur ormanları kıyımına bağlı olarak, Dünya bitki, hayvan ve mikroorganizma cinslerinin neredeyse yarısı
ortadan kalkacak veya ciddi tehdit altına
girecek.
Yağmur ormanlarının tahrip edilme hızı ve nedenleri bulundukları bölgelere
göre değişmektedir. Örneğin, Latin Amerika'da tarla açmak,
Asya ve Afrika'da kereste ve odun elde etmek, Karayip Adaları gibi
tropikal adalarda turizm amaçlı yapılaşma
gibi nedenlerle her yıl milyonlarca hektar yağmur
ormanı yok edilmektedir.
Yağmur ormanlarının
tahrip edilmesinde etkili olan başlıca faktörler şunlardır:
- Hayvanlara
otlak açma.
- Tarım alanı açma.
- Kara
yolu inşası için yer açma.
- Kereste,
kâğıt hamuru ve odun elde etme.
- Çeşitli madenlerin
(altın, kalay, demir, alüminyum
cevheri vb.) işletilmesi sırasında oluşan tahribatlar.
- Hidroelektrik
santrallerin inşa edilmesi.
- Turizme
yönelik yapılaşma.
Yağmur ormanlarının
tahrip edilmesi sonucu ortaya çıkan başlıca
sorunlar ise şunlardır:
- “
C.YER ALTI SUYUNUN KULLANILMASININ ÇEVRESEL
SONUÇLARI
Tarihin başlangıcından bugüne kadarki bir çok medeniyetin kurulma ve tarihten silinmesinde suya olan yakınlık ve
bağımlılığın büyük etkisi olmuştur. Ülkelerin doğal zenginliği olan suya olan ihtiyaç arttıkça,
gittikçe daha stratejik bir kaynak olmaya başlayan
tatlı su kaynaklarının korunarak, verimli ve planlı
kullanımı daha önemli bir hâle gelmiştir.
Dünyanın toplam su miktarının % 97'si tuzlu, sadece % 3'ü tatlı
sudur. Tatlı suyun da ancak % 31,4'ünü yer
altı suları oluşturur. İnsanların tatlı su kaynakları arasında yer alan yer altı sularından
yararlanması belli bir plan dahilinde olmadığında
bazı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçların başlıcaları yer altı su seviyesinin düşmesi ve kıyı bölgelerde yer altı su seviyesinin düşmesiyle tuzlu suyla tatlı suyun
yer değiştirmesidir. Bu durumlar yerin belli bölgelerde
çökmesine ve toprağın tuzlanarak kuraklaşmasına yol
açmaktadır. Örneğin, Konya Havzası'nda yer altı sularının aşırı ve kaçak olarak kullanımı nedeniyle yer altı su seviyesi oldukça düşmüştür.
Ovanın değişik kesimlerinde çökmeler sonucu dev obruklar oluşmuştur.
Dünya'nın çeşitli ülkelerinde de yer altı sularındaki
kullanımı sonucu çeşitli etkiler oluşabilmektedir. Örneğin, Meksika'nın başkenti olan Mexico City kurumuş bir göl
tabanında kurulmuş olduğundan ve yer altı suyunun aşırı kullanımından dolayı şehrin metropoliten alanı çökmektedir.
Yer altı sularının kullanımının çevresel sonuçlarına bir başka örnek ise İsrail'in başkenti Tel Aviv şehridir. Akdeniz kıyısında
yer alan Tel Aviv'de yer altı sularının
kullanımındaki artış sonucu kıyıdaki 60 km2 lik bir alanda deniz suyu yer altı
suyuna karışmıştır. Ancak 1960'lı yıllarda kıyı boyunca açılan kuyulara tatlı su enjekte edilerek tuzlu suyun iç
kesimlerdeki yer altı suyuna karışması önlenmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder