Our social:

10 Nisan 2015 Cuma

Teknolojinin Çevresel Etkileri

I. TEKNOLOJİK GELİŞMELERİN ORTAYA ÇIKARDIĞI ÇEVRE SO­RUNLARI NELERDİR?
Dünya nüfusunun her geçen yıl artması, insanları bes­lenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gi­dermek için değişik yollar aramaya zorlamıştır. Mevcut Dünya topraklarından daha çok verim elde etmek ve zamanda tasarruf etmek zorunlu hâle gelmiştir.
Sanayi Devrimi'nin gerçekleştirilmesiyle başlayan ma­kineleşme süreci, gelişen teknolojiyle birlikte birçok alanda yaygınlaşmıştır. Sanayileşmenin ürünü olan makineler, insanların doğal çevreyi değiştirme süreci­ni hızlandırmıştır. Bu süreç içinde doğal dengenin bo­zulmasıçevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir.

A. SU KİRLENMESİ
İnsanlar tarafından kaynaklanan etkiler sonucunda is­tenmeyen zararlı maddelerin suyun niteliğinin bozul­masını sağlayacak oranda ve miktarda suya karışma­sıyla su kirliliği oluşur.
Su kirliliğinin başlıca kaynakları; konutlar ve sanayi ku­ruluşlarından çevreye verilen kirli sular, gübreleme ve ilaçlama faaliyetleri sırasında tarım alanlarından yer al­tı sularına karışan kimyasal maddeler ve nükleer san­trallerden çıkan sıcak sulardır.
Su kirliliği, insanlar ve özellikle sularda yaşayan canlı­lar için potansiyel bir tehlikedir. Sanayi kuruluşları ve termik santrallerde soğutucu olarak kullanılan sular, bu işlevi gördükten sonra çevreye yüksek sıcaklıkta sular olarak salınmaktadır. Bu durum, sularda yaşayan canlıların ölmesine yol açmaktadır.
Ayrıca sulara karışık kurşun ve amonyak gibi maddel­er çeşitli hastalıklara neden olur. Bu maddeler beyin böbrek, karaciğer, mide, bağırsak ve kemik iliği gibi organlarda tahribata yol açar. Buna bağlı olarak bulan­tı, kusma, mide ağrıları gibi rahatsızlıklara neden olur.
Yine bol miktarda fosfor içeren deterjanlı sular ile güb­re çözeltilerindeki azot ve fosfor gibi maddeler akarsulara, göllere karıştığında yosun türü bitkilerin aşırıüre­mesine neden olmaktadır. Aşırı gelişme gösteren bu tür bitkiler, sulardaki oksijeni fazla tükettiğinden balık­ların ölümüne neden olur. Bunun yanında denizlere, göllere ve akarsulara atılan çöpler de balıkçılık ve tu­rizm gibi faaliyetleri olumsuz etkiler.
B. TOPRAK KİRLENMESİ
insanlar tarafından toprağın içine ya da üzerine bırakı­lan ya da başka şekillerde toprağa karışan zararlı maddelerin toprağın niteliğini bozmasına toprak kirli­liği denir.Toprak kirliliğine yol açan başlıca faktörler; sulardan toprağa karışan maddeler, hava yoluyla gelen madde­ler, tarım alanlarında kullanılan ilaç ve gübrelerden kaynaklanan kimyasal maddeler ile kentsel katı ve sıvı atıklardır.
Fabrika bacalarından havaya karışan çeşitli gazlar, asit yağışları hâlinde yeryüzüne düştüğünde toprağa karı­şarak verimini düşürür. Yine tarımsal ilaçların ve kim­yasal gübrelerin çözeltileriyle sanayi tesisleri ve kent­sel atıkların karıştığı sular, toprağa temas ettiğinde kir­liliğe neden olur. Toprağa çeşitli yollarla karışan ağır metaller (kurşun, çinko, cıva vb.), bitkiler yoluyla bitki­leri tüketen insan ve hayvanlara geçebilmektedir. Bu durum, çeşitli hastalıklara neden olmaktadır.
C. HAVA KİRLENMESİ
Atmosferde toz, duman, gaz, koku ve su buharışek­linde bulunabilen maddelerin, insan ve diğer canlılara zarar verebilecek miktarda yükselmesine hava kirlili­ği denir.Hava kirliliğini oluşturan unsurlar içinde zarar derece­si en yüksek olan karbonmonoksit gazıdır. Bu neden­le, bu gazın havadaki miktarıçoğunlukla hava kirliliği için bir ölçü kabul edilmektedir. Karbonmonoksit gazı atmosfere karıştığında, su buharı ile birleşerek asit hâline dönüşmektedir. Solunumla doğrudan alındığın­da, solunum organlarındaki nem ile birleşerek yine asit hâline dönüşebilmekte ve çeşitli hastalıklara yol açmaktadır. Ayrıca bitkilerde bazı enzimlerin bileşimini ve madde alışverişi süreçlerini bozar. Böylece yaprak­larının sararmasına ve bitkinin tamamen ölmesine ne­den olur. Günümüzde Avrupa Kıtası gibi sanayileşmiş bölgelerdeki ormanlarda görülen bitki ölümlerinin te­melinde bu olay yatmaktadır.
Günümüzde sanayi faaliyetlerinin, nüfus ve trafik yoğunluğunun şehirlere göre farklılık göstermesi, hava kirliliğinin de şehirlere göre değişik şekillerde görülmesini sağlamıştır. Örneğin, sanayi tesisleri ile binaların ısıtılmasında kullanılan fosil yakıtların yanması sonucu çıkan gazların oluşturduğu dumanın sisle karışmasıyla oluşan hava kirliliği örneği Londra'da ortaya çıkmış ve bu nedenle bu tür hava kirliliğine Londra tipi kirlilik denilmiştir. Bu tür hava kirliliği görüldüğüşehirlerde; cilt ve gözlerde tahrişe, bronşit ve amfizem gibi solunum yolu hastalıklarına neden olur. Asit yağmurları sonucu zamanla toprağın verimsizleşmesine yol açar.Araçların egzozlarından çıkan gazların güneşışın­larının etkisiyle karbondioksite dönüşmesi şeklinde hava kirliliği ise okyanustan nemin de etkisiyle ilk kez Los Angeles şehrinde ortaya çıkmıştır. Bu nedenle Los Angeles tipi kirlilik olarak adlandırılan bu hava kirliliği de yine çeşitli cilt, göz, solunum yolu, kalp ve damar hastalıklarına neden olmaktadır.
D. NÜKLEER (RADYOAKTİF) KİRLİLİK
Uranyum ve toryum gibi elektron yayan maddelerin doğal denge hâlindeki diğer maddelerin atom yapıla­rını bozmasına nükleer (radyoaktif) kirlilik denir. Bu kirlilik radyoaktif maddelerin hava, su ve toprağa karış­masıyla gerçekleşir. Nükleer kirlenmenin başlıca kay­nakları; nükleer enerji santrallerinden gelen radyoaktif atıklar, nükleer denemeler ve nükleer silah üreten te­sislerdir. Bu kaynaklardan çevreye yayılan radyoaktir maddelerin etkileri yıllarca sürmektedir. Havaya, suya ve toprağa karışan bu maddeler besin zinciri yoluyla bitkilerden hayvanlara ve insanlara geçmektedir. Böylece canlı sağlığınıçok uzun vadede etkilemekte­dir.
E.  BESİN KİRLENMESİ
Günümüzde artan çevre kirliliğiyle birlikte gıda mad­delerinin hijyeni önemli bir hâl almıştır. Fabrikalarda gı­da üretimi sırasında hijyen konusuna dikkat edilme­mesi çeşitli hastalıklara neden olmaktadır. Tarım ürün­lerinde biriken tarımsal ilaçlar doğrudan ya da dolaylı olarak besin zinciri yoluyla insanlara geçebilmektedir. Yine balıkların bünyesinde bulunan kirli sulardan kay­naklanan kimyasal maddeler, besin zinciri yoluyla in­sanlara geçebilmektedir.
F.  GÜRÜLTÜ (SES) KİRLİLİĞİ
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte artan diğer bir çevre sorunu da gürültü kirliliğidir. İnsanları rahatsız eden ve sağlığı etkileyen seslerin bütününe gürültü kirliliği denir. Gürültü kirliliğinin oluşumunda etkili olan başlı­ca faktörler; ulaşım araçları, sanayi kuruluşları, atölye­ler ve çeşitli araçlardır.
Gürültü kirliliği insanlarda fiziksel, fizyolojik ve psikolo­jik rahatsızlıklara neden olmaktadır. Yapılan araştırma­larda gürültünün kılcal damarların daralmasına, kan basıncının artmasına, kulak ve beyin iltihaplanmaları­na, kalp atışı, kan dolaşımı ve solunum rahatsızlıkları­nın oluşmasına neden olduğu görülmüştür. Bu duru­ma bağlı olarak insanlarda iş gücü verimi ve konsan­tre olma yeteneği azalmaktadır.
G. ELEKTROMANYETİK KİRLİLİK
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların yaşam konforu artmış, kullandığı birçok teknoloji ürünü yaşamın parçası olmuştur. Cep telefonları, bilgisayar, uydu antenleri, televizyonlar, elektrikli cihazlar gibi aletler yaydıklar elektromanyetik enerjiyle kısa ve uzun vadeli riskleri de beraberinde getirmektedir.
Bu tür cihazlarla yakın temas sonucunda insan sağlığında çeşitli sorunlara yol açabilmektedir. Bu etk­ilerin başlıcaları; boğazda kuruluk hissi, gözde ağrıları, baş ağrıları, uykusuzluk, seslere karşı hassasiyet, işitme zorluğu ve yorgunluktur.
ATIKLAR
I. ATIK TÜRLERİ VE ÇEVREYE ET­KİLERİ
A. KATI ATIKLAR
Günümüzde şehirleşmenin artmasıyla birlikte özellikle büyük yerleşim birimlerinden insanların karşılaştığı en büyük çevre sorunu çöplerdir. Evsel katı atıkların bir bölümü organik atıklar oluştururken, kalan kısmını ise kâğıt, karton, tekstil, plastik, deri, metal, ağaç, cam ve kül gibi katı atıklar oluşturmaktadır. Katı atıkların türü şehirlerin ekonomik düzeyine göre değişebilmektedir.
Dünya'da katı atıkların yönetiminin üç temel ilkesi var­dır. Bunlar az atık üretilmesi, atıkların geri kazanılması ve atıkların çevreye zarar vermeden yok edilmesidir. Çöplerin toplanması, depolanması veya yok edilmesi­ne kadar tüm hizmetlerin bir plan çerçevesinde ele alınması ve öncelikle bu atıkların değerlendirilmesi ve­ya geri kazanılmasına, çevre ile uyumlu atık yöneti­mi denilmektedir.
Uygun şekilde depolanmamışçöpler yer altı ve yüzey­sel su kirliliğine, haşerelerin üremesine, çevreye kötü kokuların yayılmasına, görüntü kirliliğine ve çeşitli hay­vanlar vasıtasıyla taşıyıcı mikropların yayılmasına ne­den olmaktadır.
Katı atıkların yok olma süresi ve çevreye olan zararları türlerine göre değişebilmektedir. Örneğin; plastik şişe­ler 1000 yıl, alüminyum kutular 10 - 100 yıl, portakal kabuğu 6 ay, piller 100 yıl, kâğıt 2 - 5 ay ve cam şişe 4 bin yılda ayrışarak doğaya geri dönmektedir.
Bu maddeler içinde özellikle atık pillerin çevreye ve in­san sağlığına olan zararıçok büyüktür. Pillerin bileşi­minde bulunan cıva, kadmiyum, kurşun, çinko, lityum ve nikel gibi kimyasal maddeler, pillerin çöplere gelişi­güzel atılması sonucunda toprağa ve yer altı sularına karışmaktadır. Bunun sonucunda toprak zehirlenir ve kullanılama hâle gelir. Sulardaki ekosistemler etkilenir. Örneğin, bir kalem pil yaklaşık 4 m2 toprağı kirletebil-mektedir. Atık pillerin neden olduğu başlıca hastalıklar sinir sistemi hastalıkları, kanser, böbrek ve karaciğer hastalıklarıdır.
B. SIVI ATIKLAR
Sıvı atıkların büyük bölümünün atık sular oluşturmak­tadır. Bu sular; evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kul­lanımlar sonucunda kirlenmiş sular, maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ile şehir bölgelerinden gelen kanalizasyon sularıdır.
Sıvı atıkların sularda oluşturduğu kirlilik ve etkileri fizik­sel, kimyasal ve biyolojik olmak üzere üç grupta görü­lür. Fiziksel etkiler; suyun sıcaklık, tat, koku özellikleri­nin değişmesidir. Kimyasal etkiler; çeşitli ağır metalle­rin (kurşun, cıva vb.), organik ve inorganik maddelerin suda birikmesidir. Biyolojik etkiler ise organik atıkların etkisiyle suda, oksijeni tüketen algler, bakteriler ve küf­lerin oluşmasıdır.
Sulara karışan cıvanın insan ve çevre sağlığına olan etkileri oldukça fazladır. Suya bağlı besin zehirlenme­lerinin önemli bölümü cıvadan kaynaklanan zehirlen­melerdir.
Örneğin, 1951 yılında Japonya'daki Minamata Körfezi yakınlarında kurulan plastik fabrikasının atık sularının körfeze karışmasından bir süre sonra yüzlerce insan ciddi hastalıklara yakalanmıştır. Bu hastalıkların başlı-caları; kısmi felç, şuur kaybı ve körlüktür. Atıksulara karışan cıva tabana çöker ve burada bakteriler tarafın­dan çözülür. Daha sonra sudaki planktonlar cıvayı bünyelerine alır. Planktonlarla beslenen balıklara oradan da bu balıklarla beslenen insanlara geçer.
C. GAZ ATIKLAR
Gaz atıklar; sanayi tesislerinden, konutlardan, taşıtlar­dan, yangınlardan, çöp depolama alanlarından kay-naklanmaktadır. Gaz atıkların çevre ve insan sağlığı­na etkileri küresel çevre sorunlarında işlenecektir.
II. GERİ DÖNÜŞÜM
Dünya nüfusun hızlı bir şekilde artması ve teknolojik gelişmeler doğal kaynakların tüketimini hızla artırmak­tadır. Ancak doğal kaynakların sınırsız olmadığı, dik­katlice kullanılmadığı takdirde bir gün bu kaynakların tükeneceği şüphesizdir. Bu nedenle alınacak önlemle­rin başında doğal kaynakların israfınıönlemek gel­mektedir. Ancak, artan ihtiyaçlar kaynakların kullanımı sürekli arttığından başka yöntemlere de ihtiyaç vardır. Bunların başında atıkların ekonomiye geri kazandırıl­ması gelmektedir.
Atıkların önemli bir miktarını geri dönüştürülerek ve ye­niden kullanılabilir malzemeler yapılmaktadır. Örneğin; atıklar içindeki cam, metal, plastik ve kağıt, karton gi­bi atıklar çeşitli işlemlerden geçirilerek yeni bir ham madde olarak değerlendirilebilmektedir. Bu atıkların ham madde gibi kullanılarak şişe, kutu, plastik, kağıt, gübre gibi yeni bir maddeye dönüştürülmelerine geri dönüşüm denir. Özellikle demir, çelik, bakır, kurşun, kağıt, plastik, kauçuk, cam gibi ekonomik değeri olan maddelerin geri kazanılması, ülke ekonomileri açısın­dan son derece önemli bir kazançtır.
Atık maddelerin geri dönüşümünün başlıca yararları şunlardır:
      Doğal kaynakların tükenmesini önlenir. Örneğin, % 100 geri dönüşümle elde edilen 1 ton kâğıt üretimi 17 ağacın kurtulmasına ve yaklaşık 23,5 m3 suyun tasarruf edilmesini sağlar.
      Ülke ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen hurda malzemeye ödenen döviz miktarı azalır.
      Çevredeki atık madde miktarı azalır.
      Çevre kirliliği önlenir.
      Enerji tasarrufu sağlanır. Örneğin, metal içecek ku­tularının geri dönüşümü işleminde bu metaller di­rekt olarak eritilerek yeni ürün hâline dönüştürül­düğünde bu metallerin üretimi için kullanılan ma­den cevheri ve bu cevherin saflaştırılma işlemleri­ne gerek olmadan üretim gerçekleştirilebilmekte-dir. Bu şekilde bir alüminyum kutunun geri dönü­şümünden % 96 oranında enerji tasarrufu sağlana­bilir.
      Ekonomiye katkı sağlar.

Geri dönüşümün en yaygın uygulaması gelişmişülkel­erde görülmektedir. Örneğin, Almanya'da tüketicilerin, ambalajları temiz ve doğru ayrılmış bir şekilde poşetlere koyup belirlenen gün ve saatlerde dışarı çıkarmaları istenmektedir. Bu kurala uymayanlara para cezaları kesilmektedir. Bu uygulama sonucunda evsel atılarda % 14 oranında düşüş sağlanmıştır. Yine italya ve isviçre gibi ülkelerde ambalaj atıklarını azaltmak için ambalaj kutuları birden fazla kullanılacak sağlam­lıkta üretilmektedir. Belçika'da ikinci el eşyalar için bir toplama, yenileme ve depolama merkezi kurulmuştur. Böylece gençlere ve özürlülere yeni bir iş alanı açılmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder