Our social:

9 Nisan 2015 Perşembe

Türkiye Ekonomisinin Sektörel dağılımı

İnsanların yaşamlarını ve geçimlerini sürdürebilmek için yaptığı üretim, dağıtım, tüketim, ticaret, değişim ve bölüşüm ile ilgili  etkinliklerin bütününe  adı verilir. Ekonomide farklı iş kollarını kapsayan birimler tarım, sanayi ve hizmet sektörleri olarak üçe ayrılır. Bu sektörlerin ülke içindeki oranı ülkenin gelişmişlik düze­yi hakkında bilgi verir. Örneğin, az gelişmiş ülkelerde tarım sektörünün ülke ekonomisi içindeki oranı yük­sekken hizmet ve sanayi sektörünün ülke ekonomisin­deki oranı düşüktür. Gelişmiş ülkelerde bu durumun tam tersi söz konusudur.


TÜRKİYE EKONOMİSİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Coğrafi Konum
Herhangi bir ülkenin Dünya üzerindeki yeri o ülkenin coğrafi konumunu ifade eder. Buna göre, ülkemiz Ku­zey Yarım Kore'nin orta kuşağında yer almaktadır. Bu durumun bir sonucu olarak dört mevsim özellikleri be­lirgin olarak yaşanır, iklim koşulları genelde ılımandır. Bu durum birçok tarım ürününün yetişmesine olanak sağlamıştır. Bu durumun yanı sıra üç tarafının denizler­le çevrili olması da önemli bir avantajdır. Karadeniz'e komşu ülkeler ile diğer ülkeler arasındaki deniz ticare­ti İstanbul ve Çanakkale boğazları yolu ile yapılmakta­dır. Ülkemizin Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının birbiri­ne en fazla yaklaştığı bir konumda bulunması da önemli ulaşım yollarının ülkemizden geçmesinde önemli bir etkendir. Bu durum ekonomiye olumlu kat­kılar sağlarken, diğer taraftan ülkemizi doğu ve batı kültürleri arasında bir buluşma noktası hâline getirmiş­tir. Ülkemizin zengin yer altı kaynakları ile zengin su kaynaklarına sahip olması da ekonomimizi olumlu yönde etkilemektedir.
YeryüzüŞekilleri
Türkiye, ortalama yükseltisi ve engebeliliği fazla olan bir arazi yapısına sahiptir. Bu durum tarım, sanayi ve ulaşım olmak üzere birçok ekonomik faaliyeti olumsuz etkile­miştir. Buralarda yapılan ekonomik faaliyetlerde, başta ulaşım giderleri olmak üzere giderler artmakta ve ve­rimlilik düşmektedir.
Bununla birlikte ülkemizde yeryüzüşekillerinin enge­beli ve yüksek olmasının ekonomiye olumlu katkıları da olmaktadır. Şöyle ki; yeryüzüşekillerinin engebeli olması iklim çeşitliliğinin fazla olmasını bu da tarım ürünüçeşitliliğinin fazla olmasını sağlamıştır. Ülkemiz arazisinin yüksek ve engebeli olmasının getirdiği bir başka olumlu etki de, akarsularımızın hidroelektrik po­tansiyellerinin yüksek olmasıdır. Bu durumun elektrik enerjisi üretimindeki önemi büyüktür. Ayrıca dağları­mızdan kış sporları, yayla turizmi, dağcılık ve ormancı­lık gibi alanlarda da yararlanılarak ekonomiye önemli katkılar sağlanmaktadır.
Yükselti ve engebenin az olduğu yerler, ekonomik fa­aliyetleri genelde olumlu yönde etkilemiştir. Ülkemiz­deki ekonomik faaliyetlerin önemli bir kısmı buralarda yapılmaktadır. Kıyı ovalan ile yükseltinin 500 metreden az olduğu ovalarda çok çeşitli tarım ürünleri yetiştiril­mekte ve yüksek verim elde edilmektedir. Ayrıca ham maddesi tarıma dayanan sanayi kolları da bu araziler­de yoğunlaşmıştır.
İklim
İklim bir yerde yapılan ekonomik faaliyetler üzerinde doğrudan ya da dolaylışekilde bir etkiye sahiptir. Ülkemizin coğrafi konumundan kaynaklanan farklı ik­lim özellikleri ekonomik faaliyetlerin de çeşitlenmesini sağlamıştır. Bunları aşağıdaki örnekleri inceleyerek görelim. Ülkemizde iklimin çeşitli olmasıçok çeşitli tarım ürünlerinin yetiştirilmesine olanak sağlamıştır. Örneğin, ülkemizde tropikal iklimin tarım ürünleri olan çay, muz ve turunçgil gibi ürünler yetiştirilirken; kara­sal iklimin görüldüğü bölgelerde şeker pancarı ve tahıllar, Akdeniz ikliminin görüldüğü bölgelerde pa­muk, zeytin, incir ve çeşitli meyveler yetiştirilir. Bu tarım ürünlerine bağlı olarak kurulan fabrikalar ülkemiz ekonomisine önemli katkı sağlar. Ülkemizdeki turistik faaliyetlerin çeşitliliği üzerinde de iklimin etkisi vardır. Sıcak iklimin hâkim olduğu Akdeniz ve Ege kıyılarında plaj turizmi gelişme gösterirken, soğuk iklimin hâkim olduğu bölgelerde kış turizmi gelişme göstermektedir.
İklim koşulları sanayi faaliyetlerinin dağılışında ve ge­lişmesinde önemli bir role sahiptir. Ülkemizde soğuk iklim koşullarının yaşandığı bölgelerde sanayi gelişme olanağı bulamamıştır. Bunda ulaşım faaliyetlerinin ak­saması, ısıtma giderlerinin maliyeti artırması gibi ne­denler etkili olmuştur.
Nüfus
Türkiye'de hızlı nüfus artışının bir sonucu olarak genç ve dinamik nüfus oranı yüksektir. Ancak nüfusun istih­dam sıkıntısının yaşanması ekonomiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Buna karşın nüfusun eğitilerek nitelikli hâle getirilmesi ve istihdamın sağlanması durumunda ülkemiz ekonomisi için önemli bir zenginlik olacaktır.
TÜRKİYE'NİN EKONOMİ POLİTİKALA­RI SEKTÖREL DAĞILIMI NASIL ETKİ­LEMİŞTİR?
Ülkemizde uygulanan ekonomi politikalarının amacı; doğal ve beşerî kaynakları en iyi şekilde kullanmak, is­tihdamı artırmak, dengeli gelir dağılımını ve istikrarlı kalkınmayı sağlamaktır. Bu amaçla Cumhuriyetin ku­ruluşundan günümüze kadar farklı dönemlerde çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
1923-1932 Dönemi
Cumhuriyet kurulduktan sonra ekonomik kalkınmanın sağlanması için ilk önce 17 Şubat 1923 yılında izmir iktisat Kongresi toplanmıştır. Kongrede; devletin eko­nomiyi özendirici ve düzenleyici olarak etkili olması kararlaştırılmış, siyasi bağımsızlığın ekonomik bağım­sızlıkla güçlendirilmesi hedef alınmıştır. Bu dönemde tarım ve sanayi alanında da önemli gelişmeler yaşan­mış, bu sektörleri destekleyecek politikalar izlenmiştir. Bunun için 1925 yılında aşar vergisi kaldırılmış, 1926 yılında tarımda makineleşmenin sağlanması için teş­vikler verilmiştir. Ziraat Bankası aracılığı ile çiftçilere kredi olanağı sağlanmıştır. Sanayi kuruluşlarının teşvi­ki ve korunması için 1927 yılında Teşvik-i Sanayi Kanu­nu ve Gümrük Kanunu çıkarılmıştır. 1929 yılında Dün-ya'yı sarsan ekonomik bunalım nedeniyle devletçilik politikası uygulanmaya başlamış, yerli malların ülke içindeki payını artırmak için yabancı mallara yüksek gümrük vergileri konulmuştur.
1932-1950 Dönemi
Bu dönemde, devletin ekonomideki etkinliğini artır­mak için 1933 yılında Sümerbank kurulmuştur. Özel sermaye birikiminin yetersizliği nedeniyle Türkiye'de, 1933  yılında  devletçilik  yoluyla  sanayileşme  politikasına geçilmiştir. Planlı sanayileşmeyi sağlamak için 1933 - 1937 yıllan arasında I. Beş Yıllık Sanayi Planı uygulanmıştır. 1938 - 1942 yılları arasında da II. Beş Yıllık Sanayi Planları yapılmış, ancak II. Dünya Savaşı nedeniyle bu plan gerçekleşememiştir. Bu dönemde savaşın etkisiyle yatırımlar azaltılıp kaynaklar daha çok savunma amaçlı kullanılmıştır. Milli Ekonomiyi Koruma Kanunu çıkarılmıştır.
Savaş sonrasında ekonomide devletçilik politikasının etkisi azaltılmaya çalışılmıştır. 1947 yılında hazırlanan liberal karakterli bir kalkınma planı 1948 - 1952 yılları arasında uygulanmıştır.
1950 - 1960 Dönemi
Bu dönemde devletin ekonomideki etkisi azalmıştır. Altyapıçalışmalarına önem verilmiş, önemli kara yolla­rı, sulama, liman enerji projeleri hayata geçirilmiş Tür­kiye âdeta bir şantiyeye dönmüştür. Tarımda önemli gelişmeler yaşanırken sanayide istenilen gelişmeler olmamıştır.
1960'tan Sonraki Dönem
1960tan itibaren ekonomik, sosyal ve kültürel kalkın­manın hızlanması amacı ile 30 Eylül 1960 tarihinde başbakanlığa bağlı Devlet Planlama Teşkilatı kurul­muştur.
Beş Yıllık Kakınma Planları
1962 yılında yapılan ve bir yıl uygulanan kalkınma pla­nının başarılı olmasıüzerine, beş yıllık kalkınma plan­ları hazırlanmış ve ilk plan 1963 -1967 yılları arasında uygulanmıştır. Bu tarihten günümüze kadar dokuz ta­ne kalkınma planı hazırlanmış ve son plan da 2007 -2013 yıllarını kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bu planlamaların en belirgin özelliği özel sektörü yatırıma teşvik etmesidir. 1980 sonrasında devlet imalat sanayii yatırımlarınıönemli ölçüde azaltmış bunun yerine alt­yapıçalışmalarına ağırlık vermiştir.
1983 yılından itibaren ekonomide dışa açılma süreci başlamış, giderek bölgesel ve küresel etkilere daha açık hâle gelmiştir.
Türkiye'de Mekânsal Farklılıklara Yönelik Uygulamalar ve Teşvik Politikaları
Ülkemizde bölgeler arasındaki coğrafi koşulların eşit olmamasından dolayı, her yerin eşit düzeyde gelişme­si olanaklı değildir. Elverişli koşullara sahip yerler da­ha fazla gelişirken, elverişsiz koşullara sahip bölgeler daha az gelişir. Bu durum başta iç göçler olmak üzere çeşitli problemlere neden olur. Bunun için ülkemizin gelişmemiş yörelerinde yapılacak yatırımlarıözendir­mek ve dengeli kalkınmayı sağlamak için teşvik uygu­lamaları yapılmaktadır. Bu uygulamalardan başlıcaları;
       Vergi indirimi veya ertelemesi,
       Arsa temini,
       Araç gereç almında gümrük vergisi ve kdv indiri­mi veya muafiyeti,
       Ucuz enerji vs.

       Ülkemizde çeşitli dönemlerde uygulamaları yapılmış ve bu uygulamalar devam etmiştir. 2005 yılında teşvik yasası'nın kapsamı genişletilerek 49 il bu yasa kapsa­mına alınmıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder